Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukluk anıları



Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukluk anıları


Makbule Atadan Hanım’dan


Babam öldükten sonra dayımın köyüne yerleştik. Dayımın büyük tarlaları vardı. Orada çoluk çocuk hepimiz bir işe yardımcı oluyorduk. Ben ve ağabeyim Mustafa küçük olduğumuz için, bize de bakla tarlasına gelen kargaları kovalama görevi verilmişti. Sabahları annem bize yiyecek bazı şeyler hazırlar ve bizi tarlaya yolcu ederdi. Biz orada ağaç dallarından yapılmış bir gölgeliğin altında akşama kadar görevimizi sürdürürdük.


Bir gün yoğurt yerken ağabeyimle aramızda kavga çıktı. Ağabeyim sinirlenip kafamı yoğurt tasının içine sokmuştu. Sonra da katıla katıla gülmüştük.


Annem ağabeyim Mustafa’yı çok severdi. Belki ilk çocuğu olduğundan, belki de iki kızına karşılık  bir oğlu olduğu için ağabeyime çok düşkündü. Ona bir şey olacak, ona bir şey söylenecek  diye aklı çıkardı. Ağabeyim de annemi çok sever ve sayardı.


Ağabeyim küçükken de çok temiz  giyinmeyi  isterdi. Her çocukla konuşmaz, çocukların haşin davranışlarına, saban taşı atma, çelme takma gibi oyunlarına hiç iltifat etmezdi. Böyle oyunlara çağrıldığında, onları gayet kibar bir şekilde geri çevirirdi. Sokakta iki eli cebinde ve başı dik yürürdü. Herkesin dikkatini çekmekle beraber, sıkılgan bir çocuktu.


Kendisi, daha rüştiye mektebinde (15-16 yaşında) iken, Selanik eşrafından Eranoszadeler’in oğluna ve komşumuz Şevki Paşa’nın kızına ders verirdi.


Kaynak: Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar, Prof. Dr. Yurdakul Yurdakul, Truva Yayınaları, 4. Basım  Mart 2006, ISBN: 975-6237-37-6. Sayfa: 39  


Benim Kitap Alacak Param Yok


Mustafa Kemal, Harbiye’de okurken, bütün hayatında olduğu gibi, sonsuz bir enerji doluydu.


Cuma günü izinlerini İstanbul’da eğlenerek geçiren ve sık sık gezmeye çıkan Mustafa Kemal, o üstün zekâsıyla derslerini de kolayca yapıyordu.


Bir gün yine cuma iznine hazırlanıyordu. Arkadaşlarından biriyle tatlı bir sohbete dalmıştı. Başmubassırın elinde kitaplarla yaklaştığını gördüler. Mustafa Kemal:


-“Bak, dedi, Baş mümessil bir sürü eski kitaplarla geliyor. Bıktım artık bunlardan.”


Baş mümessil yaklaştı. Bu kitaplar, öğrenciye satılan ders kitapları idi. Mustafa Kemal:

-“Ben istemem” dedi.

-“Nasıl istemezsin” diye sordu.

-“Bayağı istemiyorum.”

-“Fakat…”

Mustafa Kemal kızmıştı:

-“Bu mektepte bir seneden beri kapıcı Mustafa her sabah bana bir yumurta getirir, aybaşında hesap isterken:


Efendim, bu ay otuz üç tane oldu, diye karşıma dikilir.


-"Ulan bir ayda otuz üç gün var mıdır?"

Dersem nafiledir. Çünkü ona ayın en nihayet 31 olabileceğini anlatamam. Sana gelince, dayarsın, istemem derim, anlamazsın. Ben paramı geçinmek için yetiştiremiyorum. Sen, al diye ısrar ediyorsun. Ders kitabı değil mi? Ben dersimi yaptıktan sonra kitap almaya mecbur muyum?”


Ve Mustafa Kemal, mümessilden kitapları almamış ve üste de ona bir ders vermişti.


1 Niyazi Ahmet Banoğlu, Nükte ve Fıkralarla Atatürk, Cilt I, İstanbul 1967, s. 24-25.

Kaynak: Atatürk’ten Gençliğe Unutulmaz Anılar, Ahmet Gürel, Mayıs 2009

Hiç yorum yok:

Blogger tarafından desteklenmektedir.